Ertuğrul Osman Osmanoğlu

Ertuğrul Osman Osmanoğlu  D 18.08.1912 Ö 23.09.2009

Osmanlı Hanedanın yaşayan en yaşlı üyelerinden ve ailenin manevi
lideri, Şehzade Ertuğrul Osman Osmanoğlu, yaşlılık ve böbrek yetmezliği
nedeniyle tedavi gördüğü Amerikan Hastanesi`nde, 97 yaşında vefat etti.


Son Reportaj
Türkiye’de beni en çok etkileyen, sokağa çıktığımda Türkçe kelimeler duymaktı
1912 doğumlu olan Ertuğrul Osman Osmanoğlu, İstanbul’dan ayrıldığında
daha 10 yaşındaydı. O yıllarda eğitim için Viyana’da bulunuyordu.
1924’te hilafet kaldırılınca Osmanlı hanedanı ülkeden uzaklaştırıldı, o
da, 70 yıl hasretini çekeceği ülkesine dönemedi. 1933 yılından bu yana
New York’ta yaşıyor.
Bunca zaman yurtdışında yaşayan Ertuğrul Osman Osmanoğlu’un güzel bir
İstanbul Türkçesiyle konuşması herkesi şaşırtıyor. Güzel bir Türkçeyle
konuşmasının yanında, İngilizce, Almanca ve Fransızcayı anadil
düzeyinde okuyor, yazıyor ve konuşuyor Osmanoğlu. İtalyanca ve
İspanyolcayı da anlıyor. Türkçesinin bu kadar iyi olmasını, babası ve
kardeşi vefat edene kadar onlarla Türkçe konuşmasına bağlıyor.
İstanbul’u çok sevdiğini anlatan Osmanoğlu, Türkiye’ye gelene kadar
herkesin sokakta Türkçe konuştuğu herhangi bir yerde bulunmamış.
Türkiye’de birdenbire bu durumla karşılaşınca de epeyce şaşırmış.
Osmanoğlu’nun eşi Afgan kraliyet ailesinden Prens Abdulfettah Tarzi’nin
kızı Zeynep Tarzi, Türkiye ziyaretlerindeki duygularını şöyle
anlatıyor: “1991 yılında evlendik, 92 yılında apar topar Türkiye’ye
gittik. Uçaktan indiğimiz andan itibaren Osman Efendi sanki ülkesinden
hiç ayrılmamış gibiydi.”
Pasaportunu kendi yaptı
Ertuğrul Osman Osmanoğlu, Viyana ve Paris’te felsefe ve politika
eğitimi almış ve 1933 yılında babası ile Amerika’ya gelmiş. 1949
yılında Şehzade Mehmed Burhaneddin Efendi’nin vefatından sonra, 1952
yılında merkezi Kanada’da olan maden şirketini kuran Osmanoğlu,
özellikle Güney Amerika ülkeleri ile çalışan şirketin New York’taki
bürosunu yönettiğini ve pasaportu olmamasına rağmen çok seyahat
ettiğini anlatıyor.
Peru’da bulunan bir maden ocağını ziyareti sırasında pasaporta ihtiyaç
duymuş. Pasaportu olmadığı için ne yapacağını düşünürken bir
arkadaşının tavsiyesiyle kendine ait bilgileri bir kâğıda yazarak vize
için başvurmuş. Bu ilginç olayı şöyle anlatıyor: “Peru’ya gidecektim
ama pasaportum yoktu. Yakın bir arkadaşım ‘Pasaporta gerek yok.
Pasaport bir bilgi beyanı, kendin yaparsın.’ dedi. Ben de kim olduğumu
ne yaptığımı anlatan bir kâğıtla konsolosluğa başvurdum ve vizeyi
aldım. Hâlbuki kapıdan kovulacağımı düşünüyordum. Kendi pasaportumu
kendim yaptım.”
Pasaport konusunda sürekli sıkıntı yaşayan Osmanoğlu’nun hatıraları
bununla da sınırlı değil. Pasaportla ilgili bir başka hatırasını da
şöyle aktarıyor: “Pariste’ydim. Osmanlı pasaportum vardı fakat kaybolup
gitmişti. Osmanlı da yıkılmıştı. Yurtdışına çıkacaktım; Fransa
pasaportumun süresi de bitmişti. Kanada’ya babamın yanına gitmem
gerekiyordu. Şanzelize’de sürekli gittiğim bir kafeteryada Arnavutluk
sefiri sıkıntılı olduğumu görerek sebebini sordu. Derdimi anlattım.
Sefir, ‘Dert etme, yarın gel kralı ararız, bir çaresine bakarız.’ dedi.
Ertesi gün gerçekten işim halledildi; fakat hemen ardından, pasaportum
hazırlanırken, kral tekrardan sefiri aradı. Korktum! İşim olmayacak
diye düşündüm. Fakat kral ‘İşini halledin ve kesinlikle para almayın.’
demek için tekrar aramıştı. Arnavut kralının kız kardeşi amcamla
evliydi. Fakat hiçbir zaman birbirimizi tanımadık.”
Osmanoğlu ailesi için 1974 yılında af çıkmış. Bu konuyu da şöyle
anlatıyor Osmanoğlu: “1974 yılında bir af çıkmıştı. O sıralar
Venezüella’daydım. Bir maden ocağımız vardı. Sefir bana haber yolladı;
‘Vatandaş olmak istiyorsanız bize başvurun. İster pasaport verelim,
isterseniz vize. Amerikan pasaportunuz varsa vize verelim, gidersiniz.’
dedi… Amerika pasaportum yoktu. Davetine teşekkür ederek, ‘Biz,
hiçbir zaman bir kabahat işlemediğimiz için affa ihtiyacımız yok.’
dedim. Öyle kaldı.”
Yalımıza 1 dolar fiyat verdik
Türkiye’nin çok hoşuna gittiğini anlatan Ertuğrul Osman Osmanoğlu,
Dolmabahçe Sarayı’nı unutamıyor. Sarayda sadece bir odayı hatırlayan
Osmanoğlu, II. Abdülhamit’le yüz yüze gelen hayattaki belki de tek
insan. Geçtiğimiz yıl, daha önceden babasına ait olan yalıya ziyaretçi
olarak davet edilmişler: “Boğaz’daki eskiden bizim olan yalıya yeni
sahipleri tarafından davet edildik. Yeni sahipleri yalının satılık
olduğunu belirtip, ‘Keşke siz alsanız!’ dediler. 100 milyon fiyat
biçmişler. Zeynep Hanım da şaka yollu kendi teklifini ifade etti: “1
dolar verelim”. Osmanoğlu, yalının I. Dünya Savaşı sırasında İngilizler
tarafından çok tahrifata uğratıldığını da sözlerine ekliyor.
Kısa bir süre önce hatıralarını yazdığını ifade eden Osmanoğlu, ortaya
çıkan üründen pek memnun kalmamış: “Sürekli anekdotlar üzerine
kuruluydu.” Osmanoğlu ailesinin reisi, anılarını İngilizce yazmış.
Osmanoğlu, “Bahsini etmek istemediğim şeylerden yine bahsetmedim. Bende
kalanlar yine bendeydi.” diyor. Eşi Zeynep Tarzi’nin bu konudaki yorumu
ise şöyle: “Osman Efendi, bildiklerini söylemez, söylemeyecektir de.
Bence bazı tarihî şeyleri anlatması gerekiyor. Onun bildiklerini çok
kimse bilmiyor. Bildikleri tarihin bir parçası.”
Osmanlı’nın çekildiği her yerde düzenin bozulduğunu anlatan Ertuğrul
Osman Osmanoğlu, gençlerin tarihlerini öğrenmesi gerektiğini
belirtiyor. Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın davetlisi olarak geçtiğimiz
yıllarda Topkapı Sarayı’nı gezerken kendileriyle mülakat yapan bir
gazetecinin; ‘Çocukluğunuz ve gençliğiniz Topkapı Sarayı’nda geçti.
Nasıldı?’ şeklinde bir sorusuna muhatap olduğunu hatırlatarak,
gençlerin tarihten kopmaması gerektiğini söylüyor. Felsefe okuyan fakat
madencilik yapan Osmanoğlu’nun, politika da hiç ilgisini çekmiyor.
Türkiye’nin her geçen gün iyiye gittiğini anlatan Osmanoğlu, “Biz
Türkiye’den hiçbir zaman kovulmadık.” diyor. Zaman zaman İstanbul’da
kalmak istediğini belirten Osmanoğlu, “Çok vaktim kalmadı. Bazen
zamanımın tamamını İstanbul’da geçireyim diyorum ama burada da çok
dostum var.” diye konuşuyor.
Günlerini daha çok evde geçirdiğini belirten Ertuğrul Osman Osmanoğlu
kısa bir süre önce düştüğü için artık eskisi kadar sokağa çıkmadığını
ifade ediyor. Kaza geçirdiği gün hastanede elli yıllık dostu Ahmet
Ertegün’le karşılaşmış. Osmanoğlu bu anı şöyle anlatıyor: “Küçük bir
kaza geçirdim ve hastaneye gittim. Sedyede yatarken, yanımdan
birdenbire elli yıllık dostum Ahmet Ertegün geçti. Selamlaştık, meğerse
o da aynı akşam düşmüş ve hastaneye kaldırılmış. Bu karşılaşmanın
ardından komaya girdi ve sonra vefat etti. Elli yıllık dostumdu.”
Star Wars’un yönetmeninden Ertuğrul Osman belgeseli
Sürekli röportaj teklifleri alan Ertuğrul Osman Osmanoğlu’na, sinema
klasiği Star Wars’un yönetmeni George Lucas da müracaat ediyor. George
Lucas, Osmanoğlu’nu hayatını anlatan bir belgesel yapmak isteğini
iletiyor. Tarzi, Türkiye’de oldukları için görüşmeyi yapamadıklarını;
fakat önümüzdeki dönem için bu konuda konuşacaklarını söylüyor.
Osmanoğlu ailesini gazeteciler de sık sık arıyorlar. New York Times
muhabiri iki yıl boyunca röportaj yapma talebinde bulunuyor. Sonunda
kabul ederek röportajı gerçekleştiriyorlar. Zeynep Tarzi, röportajın
yayınlanmasının ardından telefon ve mektup trafiğinin durmadığını
anlatıyor. Aileye Avustralya’da yayınlanan gazetelerden bile röportaj
talebi geliyor. Zeynep Tarzi, “Olanlara inanamadık. Meğer herkes New
York Times’ı okumuş.” diyor.
Dünyanın her yerinden her ay yüzlerce mektup aldığını belirten Zeynep
Tarzi, en çok istenen şeyin ise fotoğraf olduğunu belirtiyor. Eşinin
gelen mektup ve elektronik postalara tek tek cevap yazdığını sözlerine
ekliyor. Ertuğrul Osmanoğlu ise İsveç, Norveç gibi ülkelerden bile
gelen mektuplara şaşırdığını anlatıyor.
Zeynep Tarzi, Ertuğrul Osman Osmanoğlu’nun moderniteye hayli açık
olmasına rağmen bir türlü internet ile haşır neşir olmadığını, Türkiye
ile alakalı haberleri New York Times’tan sıkı bir şekilde takip
ettiğini anlatıyor.
Osmanlı ailesinin son reisi
18 Ağustos 1912’de İstanbul’da doğan Ertuğrul Osman Osmanoğlu, 1994’ten
bu yana Osmanoğulları ailesinin en kıdemlı üyesi ve reisi. Yıldız
Sarayı’nda doğmuş ve II. Abdülhamit’in torunu ve Şehzade Mehmet
Burhanettin’in oğludur. 1924’te Viyana’da tahsilini sürdürürken,
hilafetin kaldırılmasının ardından Osmanlı hanedanının bütün fertleri
Türkiye’den sürgün edilmişti. Ertuğrul Osman’ın yaşamı, Osmanlı
hanedanı ile benzer bir akıbeti paylaşan Afgan Kraliyet ailesinden
Prens Abdulfettah Tarzi’nin kızı Zeynep Tarzi ile 1991 yılında kesişir
ve Zeynep Tarzi ile 1991 yılından bu yana evlidir. Çift Manhattan’da
yaşıyor.
[İZLENİM]
İstanbul’a olan özlemi bitmeyecek
Ertuğrul Osman Osmanoğlu ve eşi Zeynep Hanım, Manhattan adasında
bulunan mütevazı evlerinde yaşıyor. Dik merdivenlerden çıkılan ikinci
katta kapıyı güler yüzlü, kibar tavrı ile Zeynep Hanım açtı. Çok şık
bir ceket giyip kravat takan Osmanoğlu, İstanbul ziyareti sırasında
gazetemizi gezdiğini ve etkilendiğini ifade etti. Türkçeyi kullanmadaki
titizliği ile dikkat çeken Osmanoğlu, yaptığı esprilerle sohbeti
renklendirdi. Eskisi kadar sokağa çıkamamaktan şikâyetçi olan
Osmanoğulları ailesinin reisi, New York’a geldiği yıllarda halen
yaşadığı apartmanın merdivenlerini üçer beşer atlayarak çıktığını
söyledi. Eşinin, teknolojiye meraklı olmasına rağmen interneti
öğrenmemek konusunda tavrı olduğunu ifade edince, Ertuğrul Osman
Efendi, “Zeynep Hanım’ın interneti kullandığını görünce masanın
uzağından geçiyorum. Benim teknolojim çoktan eskidi.” diye karşılık
verdi.
İstanbul’u çok sevdiğini her fırsatta ifade eden Ertuğrul Osman
Osmanoğlu’nun memleket özlemi her halinden belliydi. Anlattığı olayları
tarihleriyle birlikte günü gününe anlatması ise dikkate değerdi.
Yaklaşık iki saat süren sohbette çay ve kurabiye ikram eden Zeynep
Hanım yer yer sohbetimize katıldı. Görüşmenin ardından bizi kapıya
kadar uğurlayan Ertuğrul Osman Osmanoğlu ve eşi, ‘Sadece haber için
değil, sohbet etmek için de bekleriz.’ temennisinde bulundu.

Hinterlasse einen Kommentar